"Enter"a basıp içeriğe geçin

YERYÜZÜNÜN SEÇİLMİŞLERİ VE DEPREM

Türkiye, deprem fayları üzerinde bulunan bir ülke. Tarih boyunca bu coğrafyada nice yıkıcı ve büyük depremler olmuş. Bu topraklarda yaşayan insanlar her çağda bu afete karşı bazen önlemler almışlar bazen de çaresiz kalmışlar. Yaşadığımız 21.yüzyılda insanlığın ve bilimin geldiği nokta deprem/sel gibi afetlere karşı nelerin yapılması ve yapılmaması gerektiğini çok net ortaya koymaktadır. 

Dini literatürde “tekvini emirler-kanunlar” olarak geçen ve sebeplere uygun hareket etmeyi salıklayan inanç sisteminin günlük hayatta insanla ilgili her konuda olduğu gibi “inşaat” konusunda da cari kuralları vardır. Bütün sebeplere riayet ederek kulun kendisine düşenleri yerine getirmesi öncelikli koşuldur. Bu tekvini emirlerin gereği yapılmadığında ise karşılaşılacak sonuçlar zinciri bilinmez değildir. Esas olan imana dair konuları/kavramları yerli yerinde kullanmak ve insanları isyan ile iradesizlik uçlarına itmemektir.

Büyük kayıplara ve acılara neden olan depremlerden dahi kendi inancına/ideolojisine/zümresine/grubuna/cemaatine pay çıkarmak ancak ve ancak bir topluluğun asla vazgeçemediği seçilmişlik sendromunun açığa vurulmasıdır. 

‘Allah Fatır suresi 45. ayetinde; “Eğer Allah, insanları işleyip kazandıkları (günahlar) yüzünden hemen yakalayıp sorgulayarak cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı” buyurmuştur. Dolayısıyla Allah’ın demediğini diyerek günahlar ya da birilerinin intikamı için Allah’ın toplumları, şehirleri cezalandıracağını iddia edemeyiz.’ 1

Yıllardır Türk toplumunun sinir uçlarıyla oynayarak birçok kumpas ve hukuksuzluğun içerisinde olan bir “cemaat”in mensupları elim deprem hadisesinin nedenlerini kendilerine yapılan kötü muamele ve haksızlıklara kadar indirgeyecek diskurlar geliştirmekten geri de kalmamışlardır. 

Nihai olarak sünnetullaha ve tekvini emirlerine uymamanın neticesinde deprem sonucunda oluşan kayıplardan sorumlu olmamak maksadıyla afetin nedenini “kadere” bağlamak ne kadar sığ bir düşünceyse depremin nedenlerini hukuksuzluklara ve ahlaksızlıklara bağlamak bir o kadar mesnetsiz ve makyavelist tutumdur.

Dünyanın ve her olayın merkezinde kendisini gören, tüm iyilikleri kendinden, yaşanan tüm olumsuzlukları da kendilerine “yaşatılanlar”dan bilen bu sakat zihin yapısı unutmayalım ki binlerce insanın emeğini, maddi kazanımlarını, gençliklerini, ömürlerini, iyi niyetlerini suistimal etmiştir. 

En büyük sorunlardan birisi adeta yapının sözcüsü gibi davranan Emre Uslu’nun “depremlerle Türkiye’de yaşanan zulüm arasında ilişki görüyor musunuz” anketine %70 oranında “EVET” cevabı veriliyor olmasıdır. Bakış açısı bu olan kitle her türden doğru bilgiye, aydınlanmaya ve rehabilitasyona muhtaçtır.

Yaşanan büyük bir afetin ardından hâlâ kullanılan insanların bu “kötülük şebekesi”nin gerçek yüzünü görmesi dileğiyle.. 

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments