Anadolu’nun bir ilinde tutuklu olarak bulunduğum F tipindeki hücrede yatıyorum. Gece 3 civarı, aniden, şiddetli bir gürültüye tepki olarak uyandım. Bulunduğum odanın sırtındaki diğer hücreye yeni nakledilmiş tutuklu şahıs duvarları yumrukluyor, belki kafa atıyor, güm güm sesler çıkarıyordu. Ara ara da durup zikir geçişleri yapıyor, “Lailaheillallah Lailaheillallah” şeklinde bağırıyordu. İlk defa böyle bir durumla karşılaşmam nedeniyle çok etkilendiğimi hatırlıyorum. O arkadaş duvarın bir tarafında acı çektiyse ben de bu tarafta iki büklüm oldum, korktum, endişelendim. Sonraki günlerde bu işin aslı ne ola ki düşüncesiyle komşu havalandırmalardan gelen seslere kulak kabartmaya başladım.
Bir gün sırtımdaki odada yatan tutukluya seslenen birinin, şimdi adını hatırlayamadığım bu kişiye “abi ilaçlarını kullanıyor musun? Onlar çok önemli bak, mutlaka kullanman lazım” diye salık verdiğine şahit oldum. Anladım ki bu kişi her kimse hastaydı, yorgundu, düşkündü. Ve 15 Temmuz akşamında -bilmem o veya bu şekilde, ancak kesin olan şu ki kendisinin karar vermediği şartlar altında- bir girdaba sürüklenmiş ve o girdaptan çıkmayı başaramadığı gibi girdap içinde yaşamayı da bünyesi kaldırmamıştı. Bu nedenle psikolojik olarak çökmüş ve ruhu benden bu kadar diyerek iflas bayrağını çekmişti.

Benim yaşadığım, gördüğüm sadece bir vakadır bu. Ve bizim haberimiz olmadan bunun gibi kaç tanesi yaşanıyor bilemiyoruz. Meriç nehrinden geçemeyip serin ve derin sularda can veren niceleri oldu değil mi? Son dönemde Twitter gündemine ne sık KHK’lı falanca kişi yaşadıklarına dayanamayıp intihar etti diye başlayan haberler düştüğünün farkındasınızdır. Herkes her şeyin farkında ancak kimse üzerine düşen vazifeyi sırtlanmak istemiyor. Aksine bu durumdan nemalanma derdine düşen bir yapıyla karşı karşıyayız. Mağduriyetlerden mazlumiyet devşirmeye çalışan bir yapı bu bahsettiğimiz.
Düşünmüyorlar, özellikle yurtdışında yerleşik gamsızlar gürûhu ülkenin de tabanın da yarınlarını düşünmüyorlar. Varsa yoksa kendilerini düşünüp “biz doğruyuz, biz haklıyız” mottosunu tekrarlayıp duruyorlar. Hâlbuki bir durup düşünseler hem kendileri hem de başkaları için en güzel kararları alma imkanları olacak. Deseler ki “Biz artık tövbe ettik, daha da mahrem muhrem yapı falan bilmeyiz, neysek o şekilde yaşamaya azm ü cezm ü kast eyledik”, her şey daha kolay olacak. Ama onlar hala eski tas eski hamam yol şeklinde geçmişin peşinden gitmenin derdindeler. Onların bu tavırları yüzünden olan başkalarına oluyor ama onlar için dert değil kalan sağlar bizim deyip önlerine baktıklarını zannediyorlar.
Bu yapının tepesini tutan kimselerde -insaniyet namına bile olsa- yukarıda bahsettiğimiz mağduriyetlere dertlenen kimse yok, artık buna kaniyim. Tek bildikleri de bu yaşananlardan nemalanmak adına “ne yapabiliriz”i düşünmek. Yoksa sen ölmüşsün, bitmişsin, çökmüşsün umurlarında değil. Zaten yıllar yılı cemaatin merkezinde yer almış, belki de yıllarca bol sıfırlı destek ödemelerinde bulunmuş, halen de F tipi bir hücrede uzunca bir süredir tutuklu bulunan, en öndekilerden olduğu söylenen ancak düşmüş, “baş yüceler” denilen kimselerden olan birinin -kendilerine emanet sayılabilecek- eşinin varlıklarına bile ganimet gibi saldırmış bir yapının başkalarını düşündüğünü zannetmek saflık olurdu.


Yıl olmuş 2022, ancak bu ülkede hala 2010’ların kafasıyla mahrem hizmet yürütüyoruz diye görüşmeler yapan örgüt elemanları var. Bu insanlar emin olun aptal da değil, böyle tutarsız işler peşine düşmekten zevk alacak çapsızlar da değil. Ama peşlerini bırakmayan bir gulyabaniye âşık olmuşlar, onlar kapıyı kapatsa öte taraftaki bacadan girme derdinde ne yapsınlar? Ne yapıyorsunuz buluşunca diye sorulunca, cevapları “Herkül sohbeti dinliyoruz, Hocaefendi’den notlar okuyoruz” oluyor, diyecek bir laf kalmıyor bunu duyunca, Allah akıl izan nasip eyleye. 14 yaşında ankesörden görüştü diye soruşturma geçiren bir çocuğu -eğer bununla sınırlıysa- yüksek ihtimalle beraat edecekken, sosyal medyaya yansıyan bilgiye göre yüz kızartıcı suçlardan resmî belgede sahteciliğe girecek şekilde sahte kimlik kullanmaya yönlendiren ve bunun üzerinden vaveyla koparıp aklınca kendini aklamaya çalışan bir yapıdan söz ediyoruz. Sözün bittiği yerdeyiz vesselam.

Allah aşkına ne yapmaya ne elde etmeye çalışıyorsunuz? Bu vatan evladına yazık değil mi ki Texas’lardaki Münih’lerdeki ve daha bilmem ne menem yerlerdeki güvenli(!) evlerinizden hala insanları bilinmezlerin içine sürüklemekten geri durmuyorsunuz. Ya siz bu oyunlara gönüllü olarak gelen kimseler, aklınızı başınıza devşirip yaşanan bunca hadiseden sonra “Leküm dînüküm veliyedîn/sizin yolunuz size benim yolumsa bana” diyeceğiniz gün artık gelmedi mi?
Allah ıslah etsin. Millete,devlete, insanlara verdikleri zararları idrak edemeyecek kadar maddiyata bağlanmış bir gürüh ve onların peşinden giden kapalı devre motor misali çalışan insanlar.
Avrupa’da ki fetöcülerin çocukları lüks içinde yaşamlarını devam ettiriyor, altlarında lüks araçlar, Tesla’da tutunda Porschelere kadar. 50 yıllık emekçilerin dahi alamadığı hatta hayal edemediği müstakil evler.
Gelin bu yoldan dönün, bu devlet büyük samimi hiçbir yaklaşımı geri çevirmez. Bol bol tövbe de edip Allahtan af dileyin.
Ben sizden değilim diye mağdur ettiğiniz, kumpas kurduğunuz itibarsızlaştırdığınız biriyim.
Ben bile sizin bu yoldan dönmeniz için çocuklarınızın geleceği için Allah ıslah etsin diyerek dua ediyorum. Stockholm sendromu yaşıyorsunuz kendi celladınıza aşık olmayı bırakın, bu adam sizin olmasını istediğiniz ve dilediğiniz adam değil, maskeleme yaparak İslamı kullanıp arlada ajitasyon fon müzikleri ile sizleri büyülemiş bir şarlatan.
Ben bana eziyet edenlere hakkımı helal etmiyorum, ama siz onlara destek vermeye devam ederseniz size de etmem. Varın bu yoldan dönün, tövbe edin milletle devletle helalleşin, varsa cezanız çekersiniz, arınır temizlenirsiniz.